İstanbul esenlerde doğdum ve esenlerde büyüdüm ve şuanda istanbul`un esenyurt semtinde ikamet ediyorum. Yıllardır yaşadığım bu şehire hiç mi hiç alışamadım. Doğduğum yer değil aslımın yerine gitmek istiyorum, vatanıma çıldırıma gitmek istiyorum. Taze süt istiyorum, çeçil peynir istiyorum, hapaçur istiyorum, katkısız bal istiyorum. Evet bunları istiyorum ama en önemlisi çevremde adam gibi adamlar istiyorum. Şehirdeki gibi sahtekar, yalancı, düzenbaz olanlarından değil. O büyük adamın da dediği gibi “Can kurban çıldırıma, edep erkan ordadır(Aşık ŞENLİK)” o güzelim insanlarla oturmak ve onlarla kalkmak istiyorum. Böylesine sahte gülüşlerden uzaklaşmak, gerçek ve doğal hayata girmek istiyorum.
Bazen diyorum baba neden geldiniz istanbula, neden orda kalmadınız diyoruım da. Söylediği cevap öyle yeterli oluyor ki onların buraya gelmelerinin sebebine cevap olarak.
Eğer onlarda kalsaydı, millet birbirini kırardı.
Tarla yok, su yok, ev yok, yiyecek yok, yok oğlu yok. Ama keşkede gelmeseydiniz be baba. Sevemedim bu istanbulu sevemedim bu insanları ve hiç ısınamadım bu havaya.
Çıldırımın havası da bir başka, suyu da bir başka, insanı da.
Ben doğal yaşam istiyorum, ben gerçekleri istiyorum.
Ben neydersin, ne yapersin, ne iş görersin istiyorum.
Nasılsın, ne yapıyorsun, nasıl gidiyor(kırıla kırıla) değil. Gerçekten doğal ve özlem duyduğum o yaşamı, o insanları istiyorum. Ben tezek kokan elleri istiyorum.
Ne çok şey istedim değil mi ?
Peki ya, çıldır bizden ne istiyor ?
“Beni unutmayın; ayda, yılda bir olsada yine gelin. Tekerlerin izi kayboldu, doğanlar büyük adam oldu ama gidenler bir türlü gelmedi diyor çıldır.”
Ben gideceğim, yakındır.
Bu dağların arkasında, esen rüzgarın sesinde, ömrümün son nefesinde dahi olsa geleceğim…